Mezar Başında Ne Kadar Durulur? Bir Veda Hikâyesi
Kayseri’nin soğuk sabahlarından birinde, mezarlık yolunu adımlarken içimde beliren karmaşık duyguların tarifini yapmak çok zor. 25 yaşında, duygularımı hiçbir zaman saklamayan biri olarak, bir insanın vefatından sonra mezar başında durmanın ne kadar anlamlı olduğunu düşündüm. Bu yazıda, vefat eden birinin mezarı başında ne kadar durulması gerektiğini sorgularken, bir anıyı ve o anı yaşarken içimde yankılanan duyguları paylaşacağım.
Bir Veda, Bir Kayıp
Hikâyemin başladığı gün, Kayseri’nin soğuk ve gri havası içimi kaplamıştı. Dedem vefat etmişti ve ilk kez gerçekten sevdiklerimin kaybı üzerine düşünüyordum. Onunla bir hayatı paylaştığım için bir yanım ne kadar şanslıysa, diğer yanım da aynı derecede kırgındı. Hızla geçen zamanın içinde, onu bir şekilde daha çok sevmeliydim, onu daha çok anlamalıydım. Ama iş işten geçmişti. Şimdi dedemin mezarına gidiyordum ve ne yapacağımı, ne hissedeceğimi bilmiyordum.
Mezarlığa vardığımda, ilk dikkatim çeken şey, mezarın başındaki yalnızlıktı. Her şey hala o kadar “normal” duruyordu. Ama ben normal hissediyor muydum? Hiç sanmıyorum. Gidip mezar taşına bakmak, ismini okumak, bir dua etmek, belki de ağlamak istiyordum ama adımlarım ne kadar yavaşlarsa, o kadar içimi kasvetli bir huzursuzluk sarıyordu. “Mezar başında ne kadar durulur?” diye sordum kendi kendime. Sadece birkaç dakika mı? Yoksa, gerçekten kaybolduğum bu duygularla bir saat mi geçiririm?
Bir Anlık Sessizlik, Bir Sonsuzluk
İçimdeki kırgınlık ve hayal kırıklığı birden büyüdü. Dedemin mezarına tek başıma gelmiştim. O an sadece ben vardım. Kimseyle konuşmadım, sadece düşüncelerimle baş başa kaldım. O kadar karışık bir duyguydu ki, ne ağlamak istedim, ne de bir şey söylemek. İçimden bir ses “Geri git” dedi. Ama ben oradaydım, dedemin mezarına ne kadar süre durmam gerektiğini bilmiyordum.
Bir süre daha bakmaya devam ettim, mezar taşının üzerindeki harfleri okudum. Yaşamının izlerini, ardında bıraktığı hatıraları düşündüm. O an her şey daha netti. Ama bir şey eksikti. Sadece birkaç dakika mı durulmalıydı, yoksa bu kaybı daha uzun süre hissetmek mi gerekir? İnsan, sevdiği birini kaybettiğinde, ona olan sevgisini bir şekilde sonsuz kılmak ister. Ama sevgi, anlık bir duruşla sonsuzlaşabilir mi? Zihnimde “Biraz daha durmak gerekmez mi?” diye sordum.
Kapanış ve Yeni Başlangıç
Bir süre sonra, içimdeki o huzursuzluk biraz hafifledi. Gözlerim yaşardı, ama ağlamadım. Dedemin gidişi, gerçekti. Ve belki de bu kadar uzun süre mezar başında durmak, bu gerçeği kabul etmekti. “Mezar başında ne kadar durulur?” sorusu hala aklımda. Ne kadar durmak gerektiği, aslında her bireyin duygularına bağlı bir şey. O anı, kaybı ve o kaybın getirdiği boşluğu ne kadar içselleştirirsen, o kadar uzun süre duruyorsun. Ama durmalısın, çünkü bu, o kaybı hissetmenin ve kabul etmenin yolu.
Kayseri’nin o gri sabahında, mezar başında geçirdiğim zaman bir anlam kazandı. 5 dakika mı, yoksa 1 saat mi? Bunu kimse bilemez. Ama içimdeki duygularla, gerçekten ne kadar durduğumu söyleyebilirim. Her şey bir araya geldiğinde, aslında ne kadar uzun süre durulursa durulsun, o anın sonsuza kadar uzadığını hissediyorsun. Dedemle son vedamı yapıp ayrıldım. Ama içimdeki eksiklik, bir şekilde tamamlandı.
Sonuç: Mezar Başında Ne Kadar Durulmalı?
Sonuç olarak, mezar başında ne kadar durulması gerektiği, zamanın ve duyguların kişiye göre farklılık gösterdiği bir soru. Belki de kaybı kabul etmek ve o kaybı içselleştirmek için geçen süreyi hiç kimse ölçemez. Dedemin mezarı başında geçirdiğim o kısa an, bana hayatın ne kadar değerli olduğunu ve kayıplarımızla nasıl başa çıkmamız gerektiğini hatırlattı. Her anı yaşamak ve sevdiğimiz insanları kaybettiğimizde onlara saygı göstermek, aslında en doğru olanıdır.