Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir Sözü Ne Zaman Söylenmiştir? Bir İdealin Gölgesinde Kalan Gerçekler
Bir ülkenin temellerini attığı, bir halkın kendini yeniden tanımladığı anların ardında büyük sözler ve vaatler vardır. Ama bu sözlerin ne kadar gerçekçi olduğu, toplumların siyasi ve sosyal yapılarındaki dengeleri ne kadar etkilediği çok daha önemlidir. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atarken söylenmiş bir ifade olsa da, ne kadar yerini bulmuş ve gerçekte ne kadar yaşanmış bir ilke olduğu hala tartışma konusu.
Söyleyen kişi, Mustafa Kemal Atatürk’tür ve bu söz, 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında, Millî Mücadele’nin zaferiyle birlikte dile getirilmiştir. Ancak bu söz, sadece bir ifade değil, bir dönüşümün, bir devrimin simgesiydi. Ama günümüzde, egemenlik kayıtsız şartsız milletin mi? Yoksa sadece egemenlerin mi? Bu soruya yanıt bulmak hiç de kolay değil.
Egemenlik ve Gerçeklik Arasındaki Çatlak
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” idealist bir söylem gibi gözükse de, gerçekte milletin egemenliği tam olarak ne kadar sağlanabilmiştir? 1923’te kurulan Cumhuriyet’in temelleriyle birlikte halkın egemenliğine dayanan bir sistem vaat edilse de, yıllar içerisinde Türkiye’deki siyasi yapılar egemenliğin halkta mı yoksa belirli elit kesimlerde mi olduğunu sorgulatmaya devam etti. Gerçek egemenlik, halkın iradesine dayalı kararlar almak mı, yoksa elinde gücü bulunduran birkaç kişi tarafından belirlenen politikalarla şekillendirilmek mi?
Halkın egemenliği denilen şey, teoride kulağa hoş geliyor, fakat pratikte halkın sesi genellikle ya bastırılıyor ya da yönlendiriliyor. Kimse “millet” dediğinde gerçekten bütün halkı, her kesimi kapsayan bir kavramı kastetmiyor. Bir grup, diğerinden daha çok egemen oluyor. İktidar el değiştirdikçe, “kayıtsız şartsız millet” söylemi de siyasetin bir parçası haline geliyor. Ama halk, çoğu zaman sadece bir figüran.
Atatürk’ün Sözlerinden Bugüne: Ne Kadar Gerçekçi?
Atatürk, halkı ve milleti ön plana çıkaran, onu siyasal hayatın merkezine koyan bir liderdi. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü, halkın egemenliğini pekiştiren bir noktada söylenmiş olsa da, burada önemli bir soruyu gündeme getirmek gerekiyor: Gerçekten de halkın egemenliği yaşandı mı?
1923’te Cumhuriyet ilan edildiğinde, halkın kendini yönetenleri seçmesi, bir egemenlik kazanması fikri heyecan vericiydi. Ancak yıllar içerisinde bu fikir, pek çok kez sorgulandı. Demokrasi, halkın egemenliğini simgelese de, Türk siyasetinde halkın kararlarına ne kadar yer verildiği, kimlerin gerçekten söz sahibi olduğu tartışma konusudur. Özellikle 1980’lerde başlayan askeri darbeler, sonrasında ekonomik ve sosyal sıkıntılar, halkın iradesinin ne kadar değerli olduğuna dair şüpheleri artırmıştır.
Peki, bugün “kayıtsız şartsız milletindir” diyen siyasal söylemler ne kadar samimi? Bir seçim sonucu ortaya çıkan iktidar, gerçekten halkın egemenliğini mi yansıtıyor, yoksa belirli güç odaklarının kontrolüne mi hizmet ediyor?
Egemenlik ve Millet Kavramı: Kimdir O Millet?
Bu sorunun cevabını vermek oldukça zor. Çünkü milletin kim olduğu, kimi zaman siyasetin, kimi zaman ise sosyal yapının belirlediği bir kavramdır. Atatürk’ün egemenliği kayıtsız şartsız millete verdiği bu söz, günümüzde adeta bir nehir gibi ikiye ayrılmış durumda. Kimileri, halkın iradesini tam anlamıyla yerine getirebileceğine inanırken, diğerleri ise toplumsal yapının, egemenliği elde eden elitlere hizmet ettiğini savunuyor.
Örneğin, Türkiye’deki ekonomik eşitsizlikler, kültürel farklılıklar ve siyasi kutuplaşmalar, halkın egemenliğini sağlamak için büyük engeller oluşturuyor. Bir milletin “kayıtsız şartsız” egemenliğinden bahsetmek, sadece teorik bir kavram olarak kalabilir mi? Toplumun büyük bir kesiminin kararlar üzerinde ne kadar söz sahibi olduğu, aslında bu egemenlik anlayışının ne kadar geçerli olduğunu sorgulatıyor.
Toplumun Gerçek Egemenliği: Hayal mi?
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyerek halkı merkeze koymak ne kadar doğru bir ideal olsa da, bunu uygulamaya geçirmek ciddi bir soru işareti. 1921’de bu sözü söyleyen bir lider, halkın iradesini kazanma çabasında ise, bugün bu iradenin sınırlı bir kesimde şekillenmesi, halkın kayıtsız kalan egemenliğinin bir başka yansıması olarak görülebilir.
Evet, belki de “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demek kolay; ama bu egemenliğin gerçek anlamda halk tarafından hissedilip hissedilmediğini sorgulamak, oldukça cesur bir yaklaşım gerektiriyor. O zaman bir soru daha ortaya çıkıyor: Gerçekten de milletin egemenliği kayıtsız şartsız mı? Yoksa egemenlik, her zaman bazı güç odaklarının kontrolünde mi kalacak?
Kapanış: Sen Ne Düşünüyorsun?
Halkın egemenliği idealist bir söylem olarak kalabilir mi? Yoksa bu söz, sadece bir dönemin bir parçası mı? Bugün, milletin kayıtsız şartsız egemenliğinden bahsederken, biz gerçekten kimin egemenliğinden bahsediyoruz? Fikirlerinizi bizimle paylaşın, belki de bu tartışma hepimizin sesini duyuracağı bir noktaya gelir.